Bugün Ulus Baker'in Birikim Yayınları'ndan çıkan Yüzeybilim-Fragmanlar'ına başladım. Baker'in dostlarının yardımları ve Ege Berensel'in yoğun emeğiyle bu hale gelmiş kitap. Metinler, Ulus Baker'in çalıştığı yayınevlerinde, yaşadığı evlerde ve arkadaş evlerinde bulunan bilgisayarlarda 'bıraktığı' yazıların yanı sıra Korotonomedya, Modvisart, Tarde dersleri, Özgürlükçü sol, Kıbrıs, Rhizomat, Foucault gibi elektronik gruplardaki mesajlar taranarak derlenmiş. Kitap aşağıda (4. yazı) Deleuze'den yaptığım alıntıyla, "Kederli Ruhlar"la başlıyor.
Ulus Baker'i ilk defa Murat Abi'den duymuştum, iki sene önce, dergiyi ilk çıkarmaya başladığım zamanlar... Epey bahsetmişti bana. Daha sonra Birikim'deki yazılarını okumuştum Ulus Baker'in. Yılın başında Müfredat'ın 5. sayısında Ulus Baker hakkında "Felsefe Çölünde Bir Kırkambar" başlığı altında sağlam bir yazı yayımlamıştı Murat Abi.
Murat Abi'yle bir toplantı da tanışmıştık, Küllük Dergisi'ni çıkarıyordu o zaman. Gördüğüm-tanıdığım en birikimli aynı zamanda da mütevazı birkaç kişiden biriydi, halen de öyle. Çok şaşırmıştım, bir edebiyatçı olarak utanmıştım kendimden. O hukukçuydu ama felsefe-siyaset bilimi-edebiyat-sanat kuramları ve İslam hukuku ve felsefesini iyi biliyordu (bunu daha sonra, zaman geçtikçe anladım). Farklı ortamlarda-sohbetlerde -kişilere, eserlere, olaylara- çok sağlam eleştiriler getiriyordu, tezler ortaya koyuyordu ve bazen uzun, upuzun süren tartışmalar oluyordu. En çok da konuşmasına, eski diye tabir edilen kelimeleri ahenkli bir şekilde kullanışına bayılıyordum. Onunla vakit geçirdiğim zamanlar başım ağrıyordu, bu baş ağrısını seviyordum (yazı yazarken de bazen oluyor). Bir kere, karşısındakini-yanındakini farklı yönlerde düşünmeye sevk ediyordu, kafamın içinde bir savaş başlıyordu, düşünceler hücum ediyordu. Bir senedir doğru düzgün görüşemiyorduk, geçen hafta İstanbul'a gittim, onun yanında kaldım beş gün. Dolu dolu beş gün. Hiçbir şey değişmemiş, gece geç saatlere kadar konuştuk, tartıştık, tartıştılar-dinledim. Sadece geceleri değil, yemek yerken, dolmuşta, sahilde yürürken. Güzel bir baş ağrısıyla geldim Ankara'ya. Ankara hala gri bir şehir, ama havasını, sokaklarını, insanlarını bildiğim şehir.
