12 Temmuz 2012 Perşembe

Şair nedir?

Selim'in günlüğünden (defterden) küçük bir bölüm daha. [Yoksa onu yavaş yavaş mı öldürdük?]

1 Şubat 2012

Kierkegaard, 'Şair nedir?' sorusuna şu cevabı veriyor:

"Şair nedir? Kalbinin derinliklerinde büyük bir ıstırap taşıyan biri, ama iniltiler ve çığlıklar dudaklarının arasında büyüleyici bir müziğe dönüşüyor. Kaderi, tiran Phalaris’in tunçtan boğanın içine hapsettiği ve sürekli yanan bir ateşin içinde yavaş yavaş işkence çeken o talihsiz kurbanların kaderine benzer; çığlıkları tiranın kulaklarına ulaşmıyor ki onun kalbine dehşet salsın; kulaklarına ulaştığında da tatlı bir ezgiye dönüşüyorlar. Ve insanlar şairin çevresine toplaşıp, 'Bir daha söyle bizim için,' diyorlar ona –ki bu şu demek, 'Yeni acılar işkence çektirsin ruhuna, ama dudakların eskisi gibi tatlı sözler söylesin; zira çığlıklar sadece endişelendirir bizi, ama müzik, müzik neşe vericidir.' Sonra eleştirmenler öne çıkıp diyorlar ki, 'Mükemmel –tam da olması gerektiği gibi, estetiğin kuralları gereğince.' Şimdi anlaşılıyor ki eleştirmen bir şaire benziyor; yalnızca yüreğinde ıstırap ve dudaklarında ezgi yok.”

Endişelenmeyin bay ve bayan insanlar, neşelenin! Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın. Korkuya yer olmasın yüzünüzde. Her şey olması gerektiği gibi olmalı. Bu çığlıkları ezgiye dönüştürecek kudreti bize Allah verdi. O bizi biliyor. Sayın eleştirmenler, estetiğin kurallarını ihmal etmeyin! Ama bilin ki bir gün ıstırap duyduğunuzda yalnız çığlık atacaksınız ve bizi o zaman anlayacaksınız. O zaman geldiğinde çığlıklarınızı terbiye etme görevini bizim ezgilerimiz ifa edecek, bizim ezgilerimizi dinleyeceksiniz. Çünkü biz sizi sizden iyi biliriz, çünkü biz çıplak insanız, çünkü biz hakikati yaşarız, çünkü biz deliye en yakın olanlarız. Çünkü biz gaipten haber alanlar, çünkü biz Allah'ı duyanlar, çünkü biz O'nu size fısıldayanlarız [bazılarımız bilmeden yapar bunu]. Ama şimdi, siz yanlış anlamaya devam edin insanlar ve neşelenin!

Burada bir adam ölüyor.