12 Aralık 2014 Cuma

Benim de geçmeyor ama zaman geçeyor!

On koca yıldır içini döktüğü içini bildiği can dostunun yazdıklarını okuyucunca ansızın, benim de geçmeyor, deyiverdi adam, loş ışıklı penceresiz bir odada dünyanın tüm yükünü sırtında hissederken ve bir sigara yaktı. Her bir sigarayı yakmadan önce geçecek sanıyordu halbuki. Bütün saçmalıklar bitecek. Bu yüzden gerçekleşeceğini düşündüğü her bir saçmalıktan önce ve gerçekleşen her bir saçmalıktan sonra sigara yakmak adetiydi. Kendisini bir hikaye kahramanına benzetiyordu. 

İki arkadaş işte, sinemaya gitmişler, içerisi karanlık. Herkes dikkat kesilmiş, başkahramanın uçuruma doğru yürüyüşünü izliyor. Arkadaşlardan biri perdeden gözlerini ayırmadan adam atlayacak demiş aşağıya, öbürü perdeye yansıyan ışığın geldiği yere bakarak heyecanla atlamayacak demiş, hayır. İddiaya girmişler. Başkahraman aşağıya atlamış, film bitmiş, ekran karamış ve salon aydınlanmış. İnsanlar bir bir ağır ağır çıkmışlar dışarı. İki arkadaş dışarı çıkana kadar hiç konuşmamış, hiç bakmamışlar birbirlerinin yüzlerine. Dışarı çıkınca iddiayı kaybeden, atladı, demiş kederle. Kazanansa başını öne eğerek suçlu gibi, ben biliyordum, demiş, ben biliyordum, çünkü bu filmi daha önce bir kez izledim. Kaybeden dönmüş, gözlerini dikmiş ve, sen ne diyorsun ya, demiş, ben bu filmi on kez izledim ama belki bu sefer atlamaz dedim. Ve bir sigara yakmış.

İşte bu adam gibiydi ve belki bu sefer diyordu, her seferinde. Geçmiyordu. Ama mesela, sevdiklerini düşününce ailesini, dostlarını, sevdiği kızı geçecek gibi oluyordu, sonra geçmediğini daha da büyüdüğünü hissediyordu. Çünkü sevdiklerini düşününce, bir şairin bir şiirini okuduğundan beri, alacakları son nefesi veremeyecekleri ve tüm bunlar olurken kendisinin hala yaşıyor olma ihtimali aklına geliyor, kafayı yiyecek oluyordu. Ama evlat acısı yaşayan insanların kafayı yemediklerini görüyordu. Hayallerini düşününce, on yıl sonra hala yaşayıp bugün hayal ettiği şeyleri henüz yapmamış bir halde ve hala yapacaklarının hayalini kurar bir vaziyette görür gibi oluyordu kendisini, bu da onu delirtiyordu. Ama hala hayatta hiçbir hayalini gerçekleştirememiş, hayal kurmaya devam eden ve delirmemiş yaşlı insanların olduğunu görüyordu. Bir tek, bir tek Allah'a sığınınca geçiyordu, onu da beceremiyordu. Bekliyordu.