"basit kelimelerle yaşadım hep
uzun süren bir yazmaktı bu"
Geçen gün birden ağzımdan çıktı bu iki dize. Şiir olur mu, şiir çıkar mı bundan bilmiyorum. Şimdilik iyi gibi geldi, içimden geldi yani. Ben de yazdım, koydum buraya. Bura... ("burası" değil de "bura" deyince çok farklı geliyor kulağa.) Bir-iki haftadır ihmal ettim burayı. Yazmadım bir şeyler hiç. Bir iki alıntı da olsa yapamaz mıydım sanki... Yapmadım, neden bilmiyorum. Bu aralar her şeye erinir oldum, bir şeyi (çok basit ve gündelik bir şeyi) kafamdan geçirmem-düşünmemle yapmam arasında epey bir zaman farkı oluştu.Yerel saat farkı gibi. Hayır, Henüz Oblomov olmadım. Belki... Neyse, boş verin.
Evet, yazamıyorum, okuyamıyorum hiçbir şey şu son günlerde. Kafam allak bullak. Bırakmak... Her şeyi ve herkesi burada, yaşadığım-bildiğim şehirde bırakmak ve gitmek şimdi uzaklara... Bu fikre alışamadım daha. Tam her şeyi yoluna koyacakken, (Hep böyle olmaz mı zaten, hep bir şeyleri yoluna koyacağızdır, koyamayız bir türlü, ama öyle sanırız, hep ramak kalmıştır... Değil mi Emrah: "dönemeçler olmasaydı / hız yapardım ben hayat!" diyen sen... Başkalarının motorları vardı be Emrah, aradan sıyrılıp gittiler. Bazılarının güzel arabaları vardı, kendilerine bahşedilmiş yolları... Onlar istedi, devlet yaptı, onlara özel yollar. Sonra gittiler Emrah. Biz hep yürüdük, sonra külüstür bir arabamız vardı, günümüzde eskimişti, kimse kullanmıyordu, bulunmuyordu artık. Parçası bile yoktu. Belki araba mezarlıklarında kalmış olabilirdi. Antikaydı, ama aranmayan, artık arzulanmayan bir antika. HA'KUKUK demiştik ona. Son model arabalar vardı, biz hiç istemedik onlardan. Biz külüstüre razı olduk Emrah. Seviyorduk onu, ayrılamazdık. Aile yadigarı. Omuzladık onu, ittik tüm gücümüzle, o bizi değil ama biz onu götürdük. Bazen yorulduk. Kimseyi rahatsız etmek de istemedik, bir el etsek alırlardı bizi güzel arabalarına, güzel-manzaralı yollardan giderdik, ne de olsa her an yardıma hazır bir halkımız vardı. Biz geri çevirdik bütün yardımları. Yolda rastladığımız -azda olsa- bizim gibiler de vardı. Sonra yine yorulduk. Gelip geçenleri izledik. Kaldık öyle, bakakaldık.Geri de dönmedik.) düzeltecekken gidişatı, olmadı. Döndüğümde her şey kalır mı bıraktığım gibi. Bıraktığım gibi hatırlar mısınız beni. Peki söyleyin şimdi, size ulaşan son sözüm ne olacak? -Ispanaklı börek.