22 Kasım 2013 Cuma

bundan önceydi, günlüktü.



Sabah haberleri, dünyanın insanlarıyla değil ama sadece topraklarıyla ilgilendiği bir coğrafyadan son dakika gelişmeleri veriyordu. Resmi rakamlara göre yüzlerce, gayri resmî rakamlara göre ise binlerce insan kendi askerleri tarafından katledilmiş, o da yetmemiş ölülerin taşındığı sığınaklar da ateşe verilmişti. Televizyonun karşısında öylece hareketsiz kalakaldım. Biri sanki beni öldürmüş de cesedimi yakıyordu. Bütün vücudumda o ateşi hissediyordum. İçimden taşan duygunun bir karşılığı muhakkak vardı ve bunu o yanan insanlar hiç bilmiyordu. Bundan o kadar emindim ki, o insanların yaşadıkları yüzünden neredeyse ve niyeyse sadece kendimi sorumlu tutuyordum. Bütün olup bitenin suçlusu benmişim gibi, engel olabilecekken seyre dalmışım gibi… Kendime geldiğimde apar topar sosyal medyada neler konuşulduğunu öğrenmek için telefonuma sarıldım. Herkes bir şeyler söylüyordu, ben de bir iki kelime yazmak istedim, yazamadım. Sonra o coğrafyaya ait küçük çocukların, kefenlerini giymiş halde sokaklarda yürüdüklerini gösteren fotoğrafı telefonuma kaydettim.