neyimizi kaybettik emrah da
böyle dolaşır olduk buhtunnasır bağçelerinde
bahçe
kendimize kuleler bukleler değil değil de
kuyular inşa ettik suda gölgeler
gölgeledi bizi sızı içinde kaldık uyanamadık
uyku
kaldı içimizde de köşelerimizde Rabb’i
bıraktık boynu bükük beklerken
ağladık ağlattık rükuya vardık
sübhane rabbiyel azim
saçlarımız uzuyordu emrah ve kesmiyorduk
görüyorduk uzayan alınlarımızı
yazımız uzuyordu yorgunken biz
ve dizlerimizde dualardan bir iz
çoğalacaktı izin verseydik ellerimiz
yücelecekti dağlar gibi olacaktı da
korkuyorduk uyku uyukluyorduk kuyu
kuyuyu ters düz etmeyi düşünmedik ama
semiallahu limen hamide
neyimiz kaldı emrah pencerelerimiz ucunca
dedik ve sonra karıldık bir göğün yamacına
çalan her şarkıda anladık bir daha bir daha
rüzgar geri getirince aldığı şeyi elbet insandık
alnımız uzayınca oluk oluk
rabbena ve lekel hamd
Mehmet Selim Özban
1 Şubat 2015, 02.28
Odam-Jordan, Tahran