17 Haziran 2012 Pazar

Belki bir gün...

Emrah'a

Selim'i ben de özledim Emrah. Ben de özledim canı kardeşi. Gelmesini, artık dönmesini bekliyorum. Bunu Allah'tan diliyorum. Onun da beklediği bir şeyler var elbet. Yoksa böyle zor geçiyor. Böyle kötü. Böyle: bir kırlangıcın yere düşmesi, böyle canının acıması, böyle gitmek istemesi, böyle kanatlarını yere çarpması, böyle kalkamaması yerden çünkü uzundur kanatları, böyle onu kaldıracak birini -yalnız birini- beklemesi, böyle onun gözlerinin içine bakması, böyle çırpınarak bazen ve sonra durularak ve artık hep durularak böyle kıpırdamadan onu umut etmesi, böyle onu getirince hatırına tebessüm etmesi, böyle sesinin titremesi, böyle kendinden geçmesi, böyle kendine bile bile acı vermesi, böyle elinden bir şey gelmemesi, ama böyle inanması ve güvenmesi O'na ve ve ve böyle karmakarışık durumlar içinde güzel günleri düşünmesi. Böyle, böyle, böyle düşününce içimde onulmaz acılar, içimde küçük karnavallar, içimde bir Emrah, içimde bir Selim, içimde ağlak bir adam, içimde yaşama sevinci, içimde ölme isteği, içimde insan. Ve Emrah, Selim öyle bir yerde ki canı kardeşi, galiba bir süre dönmeyecek. Ama bekle, söyle beklesinler olur mu? Belki beklediği gelir. Belki beklediğinden erken gelir. Belki bir gün her şey güzel olur. Belki bir gün...