Nevruza üç ay dokuz gün varken:
Efsanevi evlerin
sarnıçları
Kızıl tuğlalarıyla,
beyaz tuğlalarıyla
Dökülüyor
Ve her düşen tuğla, beni
evirip-çeviriyor.
- zavallı dünler!
Nevruza
üç ay dokuz gün varken:
Dörtgen bir evde
Dörtgen bir avluda
Kıyısında sıra dizilmiş
ağaçlarıyla Dörtgen bir bahçede
Solucanlar
Ağaç köklerinin
arasında kaynaşıyor
Toprakta yatan
ölülerin anılarını göz ardı ediyor
Ölülerin beynini çiğniyor
“Neden?” diye sorsam,
beni duymazlar
Ölüler donuyor,
kemiklerinde solucanlar kaynaşıyor
- zavallı dünler!
Nevruza
üç ay dokuz gün varken
Kar yağıyor, toprağı örtüyor
Dallar donuyor
Toprakta yatan
ölülerin anıları da
Nevruza
üç ay dokuz gün varken:
Şu donan anılar
Şu arasında solucan kaynaşan anılar
Dar sokaklarla, kanlı
sokaklarla dolu,
Toplarla, tüfeklerle,
kurşunlarla,
Savaş cephesine
dönüşen kızıl-beyaz tuğlalı evlerle dolu,
Sürgünlüklerle,
hapishanelerle,
Kara günlerle, kara
günlüklerle dolu
Ters asılmış cenazelerle dolu
Solucanlar donuyor, karınlarında
anılar kaynaşıyor
- zavallı dünler!
Nevruza
üç ay dokuz gün varken:
Kar yağıyor, kara
toprağı örtüyor
Kar yağıyor, toprağı
örtüyor
Kar yağıyor, şehrimin
güneyde siyah, kuzeyde kızıl toprağını örtüyor
Kar yağıyor, donan
ölülerin mezarını örtüyor, adlarını daha derine gömüyor
Kar yağıyor,
solucanlar donuyor, adlar donuyor, anılar donuyor,
Ölüler ise aralarında
kaynaşıyor
- zavallı dünler!
Nevruza üç ay dokuz
gün varken
Aslında Nevruza üç ay
dokuz gün var derken…