2 Mart 2015 Pazartesi

Fragmanlar 9.8.2: Şal - Cynthia Ozick


…*

Stella çok üşüyordu. Soğuk. Çok Soğuktu. Yolda beraber yürüyüşleri, Rosa ile Magda’nın ağrılı göğüslerine kıvrılışı, Magda’nın şala sarılışı…

Kimi zaman Magda’yı Stella taşıdı. Belli ki Magda’yı kıskanıyordu… On dört yaşında zayıf bir kız, çok küçük, zayıf göğsüyle Stella şalın içine bu kez kendisi dolanmak istedi. Gizli saklı. Uykulu. Askerlerin yürüyüş seslerinden sarsılmış vaziyetteydi. Bir bebek, kucakta yumru gibi bir bebek… Magda Rosa’nın meme ucunu tuttu. Rosa yürümeye hiç ara vermedi, tıpkı yürüyen bir beşik gibiydi. Yeterince süt yoktu. Magda kimi zaman havayı emer; daha sonra ise çığlık atardı... Stella kurt gibi acıkmıştı. Kolları incecik, bacakları tavuklarınki gibi sıskaydı.

Rosa açlık duymuyor, kendini hafif hissediyordu. Sanki yürüyen biri değil de, bayılmak üzere, etrafından soyutlanmış vaziyetteydi. Her şeyi gören, farkında olan, süzülen ama oraya buraya, yere hiç değmeyen bir melekti sanki o. Parmak uçlarında sekiyor gibiydi. Şalı azıcık aralayıp Magda’nın yüzüne baktı. Yuvasındaki bir sincap gibiydi: Güvendeydi ve şalın kıvrımlarından oluşan bu evin içine hiç kimse ulaşamazdı. Yüzü yusyuvarlaktı. Sanki bir yüzün cep aynasında yansımış haliydi; fakat bu Rosa’nın soğuk ve kasvetli ifadesine benzemeyen bir yüzdü. Gökyüzü gibi mavi gözler ve Rosa’nın ceketine dikilmiş yıldız kadar sarı saçlar... Gerçekten de onların bebeklerinden biri olduğunu düşünebilirdiniz.

Rosa, Magda’yı köylerden birine vermeyi düşündü. Bir dakikalığına sıradan çıkıp Magda’yı yolun kenarındaki kadınlardan birine verebilirdi. Ama sıradan ayrılırsa onu vurabilirlerdi. Sıradan ayrılabilip şalın içindeki bebeğini bir kadına uzatsa bebeği kabul ederler miydi? Belki şaşırır ya da korkup şalı düşürebilir ve Magda kafasını yere çarpıp darbenin etkisiyle orada ölebilirdi. Küçük yuvarlak kafa. Ne kadar iyi bir çocuktu, artık çığlık atmıyor, sadece kurumuş göğsün tadı için emmeye devam ediyordu. Küçük ellerin büyük kavrayışı... Alttan çıkmış minik bir diş parıldayarak mermer bir mezar taşı gibi duruyordu ağzının içinde. Hiç şikâyet etmeden Magda Rosa’nın göğüslerini bıraktı. Önce sol sonra sağ tarafı deneyip tek bir damla bile süt alamayınca vazgeçti. Çatlak oyuk, sönmüş bir volkan, kör bir göz, soğuk bir delik... Magda bunun üzerinde şalın köşesini ağzına alıp onu emmeye başladı. Emdi ve emdi, iplikleri sırılsıklam yapana kadar. Şalın tadı güzeldi, ipliklerin sütünü emiyordu sanki.


*[Şal, Cynthia Ozick, Çeviri: Emine Bahşi, Tûtî, 9. Sayı, Mart-Nisan-Mayıs 2015, s.85-89]

_________________

Cynthia Ozick 1928, New York doğumlu roman, kısa hikâye ve deneme yazarı olan Ozick Amerikalı bir Yahudi­dir. Ozick’in kurgusal metinleri ve den­emeleri çoğunlukla Yahudi-Amerikan yaşamı hakkında olmakla birlikte, o edebiyat eleştirisi, politika, tarih, kültür alanlarını kapsayan geniş bir konu yel­pazesine sahiptir. Ayrıca şiir yazan ve şiir çevirileri de bulunan Ozick’in altı romanı (Trust-1966, The Cannibal Galaxy-1983, The Messiah of Stockholm-1987, The Puttermesser Papers-1997, Heir to the Glimmering World-2004, Foreign Bodies-2010) ve altı kısa hikâye kitabının (The Pagan Rabbi and Other Stories 1971, Bloodshed and Three Novellas-1976, Levitation: Five Fictions-1982, Envy or Yiddish in America-1969, The Shawl-1989, Dictation: A Quartet-2008) yanı sıra yedi kitaptan oluşan denemeleri (All the World Wants the Jews Dead-1974, Art and Ardor-1983, Metaphor & Memory-1989, What Henry James Knew and Other Essays on Writ­ers-1993, Fame & Folly: Essays-1996, Quarrel & Quandary-2000, The Din in the Head: Essays-2006) ve bir de tiyatro oyunu (Blue Light-1994) vardır.