27 Mart 2019 Çarşamba

Şimdi ne yapsak!..

İçimde bilmediğim şekilde bir duygu var kardeşim. Ne yazık ki içimi bir süredir göremiyorum. Görebilsem de etraflıca tarif etsem sana. Güzel bir tarifle anlatsam; mililitrelerle, miligramlarla, çeşit çeşit ölçeklerle söyleyiversem sen de hâlimi gözünün önüne getirsen, bir bir anlasan beni. En azından göz kararı şundan şu kadar, bir tutam da bu diyebilsem. Ama dedim ya bir süredir, galiba uzun bir süredir göremiyorum içimi. O yüzden göz kararı değil, his kararı söyleyeceğim. İçimde her şeyden biraz ama en çok kendime dair hayal kırıklıklarının, olmamış heveslerimin, nice heyecanlarımın, boş yutkunmalarımın, hazin yenilgilerimin, tecrübeyle öğrenilmiş hikmetlerin ve cesaret edemediğim hayallerimin yanı sıra iki hece ve bir gülücükten oluşan bambaşka bir dünyanın, asla öğrenilemeyecek sadece yaşanabilecek sevgi denilen şeyin, hiç bitmeyen bir ümidin, saf bir inanç ve teslimiyetle yüklü çok eksik bir kulluğun ve tüm bunların elimden kayıp gitme düşüncesinin verdiği endişenin olduğu şeklini, ağırlığını, hacmini bilmediğim ama tadını, kokusunu zerre zerre hissettiğim bir duygu var. Üzerimde de otuz iki yılın yorgunluğu var. Benim, şu garip kardeşinin, uzaklara gidip ağlayası var. Ağlayası, ağlayası, hüzün ve neşe dolu yaşlarını sel gibi akıtası var.